Farklı Elektrik Kaynakları
Farklı Elektrik Kaynaklarını Size Şöyle Anlatabilirim.
Klasik enerji kaynaklarına alternatif olarak sunulan kaynaklardır. Güneş, rüzgar, hidrojen, hidroelektrik ve jeotermal kaynaklar buna örnektir. Doğada sürekli var olan faktörlere dayalı olan bu kaynakların en önemli özelliği ise yenilenebilir olmaları ve doğaya zarar vermemeleridir.YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI:
GÜNEŞ ENERJİSİ: Güneş ışığından enerji elde edilmesine dayalı teknolojidir. Güneşin yaydığı ve dünyamıza da ulaşan enerji, güneşin çekirdeğinde yer alan füzyon süreci ile açığa çıkan ışıma enerjisidir, güneşteki hidrojen gazının helyuma dönüşmesi şeklindeki füzyon sürecinden kaynaklanır. Dünya atmosferinin dışında güneş ışınımının şiddeti, aşağı yukarı sabit ve 1370 W/m² değerindedir, ancak yeryüzünde 0-1100 W/m2 değerleri arasında değişim gösterir. Bu enerjinin dünyaya gelen küçük bir bölümü dahi, insanlığın mevcut enerji tüketiminden kat kat fazladır. Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970'lerden sonra hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermiş, güneş enerjisi çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini kabul ettirmiştir. Dünyada yararlanılan en eski enerji kaynağı güneş enerjisidir. Güneş enerjisinin de diğer enerjiler gibi kullanım sorunları ve koşulları vardır. Güneş enerjisi her tüketim modelinde kolaylıkla kullanılamaz. Her tüketim dalında kullanılabilmesi için bu sorunlarının tüketim modellerine göre çözülmesi gerekmektedir. Güneş enerjisinin depolanması ya da diğer enerjilere dönüşebilmesi, ısıl, mekanik, kimyasal ve elektrik yöntemlerle olur.
Ekoloji bilimi açısından temel enerji güneş enerjisidir. Fosil yakıtlar dahil, rüzgâr gücü, hidrolik enerji, biyogaz, alkol, deniz, termik, dalga gibi tüm enerji kaynakları güneş enerjisinin türevleridir. Fizikçi Capra’ya göre fozil yakıtlar ve çeşitli sorunlar yaratan nükleer enerji geçmiş dönemin enerji kaynaklarıdır. Buna karşılık güneş ve türevleri geleceğin enerji kaynaklarıdır. Günlük güneş enerjisinden yararlanılması, dünyada günlük 300 trilyon ton kömür yakılmasına eşdeğerdir. Başka bir hesaplamayla dünyamıza bir yılda düşen güneş enerjisi, dünyadaki çıkarılabilir fosil yakıt kaynakları rezervlerinin tamamından elde edilecek enerjin yaklaşık 15-20 katına eşdeğerdir.
Ülkemiz güneş enerjisi açısından diğer ülkelere nazaran daha şanslıdır. Türkiye' ye düşen güneş enerjisi miktarı tüm Avrupa ülkelerine düşen enerjinin toplamına eşittir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünde (DMİ) mevcut bulunan 1966-1982 yıllarında ölçülen güneşlenme süresi ve ışınım şiddeti verilerinden yararlanarak EİE tarafından yapılan çalışmaya göre Türkiye'nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1311 kWh/m²-yıl (günlük toplam 3,6 kWh/m²) olduğu tespit edilmiştir.Çeşitli kaynaklara göre ülkemizin yılda almış olduğu güneş enerjisi ; bilinen kömür rezervimizin 32, bilinen petrol rezervimizin 2200 katıdır.
RÜZGAR ENERJİSİ:
Alternatif enerji kaynakları içersinde en az hidrojen enerjisi kadar faydalı olabilecek bir enerji kaynağı da rüzgârdır. Temiz, bol, yenilenebilir olmasının yanısıra hemen hemen tüm dünya genelinde faydalanma imkânı olan bir kaynaktır. Rüzgâr tarlasında inşa edilen ve rüzgâr türbini adı verilen çok büyük pervaneli, yüksek kuleler aracılığıyla rüzgâr gücü, elektrik enerjisine dönüştürülür. Rüzgâr türbinleri, uçan rüzgâr türbini, yüzen rüzgâr türbini gibi hem yerde hem de havada olabilir. Ayrıca rüzgâr tarlaları denizde, karada, ve sahilde yapılabilir. Az sayıda, büyük enerji üretim merkezleri kurmak yerine, ülke geneline küçük üniteler halinde yayılmış rüzgâr türbinleri kurmak çok daha avantajlıdır. Rüzgâr tarlası kurulacak bölgelerin rüzgâr atlası birkaç yıllık çalışma sonucu çıkartılır ve ona göre türbinler kurulur. Bu atlasta bir bölgedeki rüzgâr hızı ve rüzgâr yönü gibi bilgiler bulunur. Rüzgâr, elektrik üretiminin yanısıra hidrojen üretiminde de söz sahibi olabilir. Rüzgârdan elde edilecek elektrikle suyun hidroliz edilmesi sonucunda; su, oksijen ve hidrojen elementlerine ayrılarak çok ucuz bir yolla hidrojen elde edilmiş olacaktır.
1990'lı yıllarda kullanımı en hızlı artan enerji kaynağı olan rüzgâr enerjisi, bu avantajları sayesinde tüm dünyanın dikkatini çekmeye devam ediyor. Danimarka toplam elektrik enerjisinin yaklaşık %20'sini rüzgârdan elde ederek oran olarak dünyada birinci sıradayken, Almanya da 2007 yılındaki verilere göre, 22.247 megawatt kurulu güç ile rüzgâr enerjisi kullanımında en ön sıralardadır. Almanya'yı en yakından takip eden ABD'nin kurulu gücü ise yaklaşık 2.316.818 megawatt civarındadır.
JEOTERMAL ENERJİ :
Jeotermal enerji kaynağı yerkabuğunun içinde bulunan temiz ve sürdürülebilir bir enerji tipidir. Yerkabuğunun birkaç kilometre altından magma tabakasına kadar farklı derinliklerden yeryüzüne çıkan bu enerji sıcak su ve sıcak kaya olarak bulunur. Yeryüzüne ısı pompaları sayesinde çıkartılan enerji santrallerde elektrik üretme; bina ve sera ısıtma aynı zamanda serinletme işlerinde kullanılır.
Jeotermal ısı pompası: Isı pompası, hava taşıma sistemi ve ısı transfer borularından oluşur. Kış aylarında jeotermal kaynaklı ısı formundaki enerjiyi iç mekana aktaran pompa yaz aylarında tersine çalıştırma yöntemiyle iç mekandan topladığı ısıyı dışarı taşıyarak oda sıcaklığını düşürür ve serinletme işleminde kullanılır.
Gelişmiş ısı pompa sistemlerinde yaz aylarında iç mekandan toplanan ısı enerjisi ile su ısıtan çözümler bile bulunur.
Jeotermal Enerji kaynaklarına ülkemizde Ege, İç Anadolu ve Batı Karadeniz bölgelerinde yaygın olmakla beraber diğer bölgelerimizde de rastlanır. Çok çeşitli kullanım alanı olan jeotermal enerji kaynaklarına sondajla açılan kuyulardan ya da yerkabuğu içindeki doğal çatlaklardan ulaşılır. Yeryüzüne çıkarılan enerjiden buhar formunda türbinlerde elektrik üreterek ya da sıcak su halinde ısıtma sistemlerinde ısı transferi yoluyla faydalanırız.
Sıcak kaya katmanları ise dünyanın her yerinde 5-7km derinlikte bulunur. Sıcak kayalardaki enerjiyi yeryüzüne çıkarmak için bir kuyudan soğuk su pompalayıp aynı kaya katmanına uzanan diğer bir kuyudan sıcak su çekmek gerekir. Sıcak kayalardan elde edilen jeotermal enerji türünün en güçlü enerji kaynağıdır. Günümüzde jeotermal enerji kaynaklarından çeşitli şekillerde faydalanılmasına rağmen Uluslararası Yenilenebilir Enerji Laboratuarı teknoloji geliştirme ve azami fayda sağlamak için yapılan çalışmalar sürdürülmektedir.
Konu ev ısıtma yöntemlerine geldiğinde jeotermal ısıtma sistemleri bunlardan sadece bir tanesidir. Gün geçtikçe yaygınlaşan jeotermal ısıtma yöntemi büyük faydalar sağlayan etkin çözümler arasında yer alır.
GELGİT ENERJİSİ:
GELGİT ENERJİSİ:
Gün içerisinde belirli saatlerde dünya üzerindeki suların alçalıp yükselmesine gelgit (medcezir) olayı denilmektedir. Gelgit, ayın çekim kuvveti ile oluşmaktadır. Ay dünyadan uzaklaştıkça çekim kuvveti azalırken yakınlaştığında ise çekim kuvveti artar.
Gelgit en çok okyanusları etkilemektedir. Ay dünya etrafında dönerken dünyanın bir yüzü Ay'a daima daha yakın bulunur ve bu durumda Ay'a yakın yerdeki sular ay tarafından kendine doğru çekilirler. Dünyanın aya bakan tarafındaki sular yükselirken, ayı görmeyen taraftaki sular da alçalır. Yükselme ve alçalmalar devamlı olarak birbirini izler.Gelgit dalgaları ile elektrik üretimi 3 farklı şekilde gerçekleştirilmektedir.
Barajlar: Gelgit dalgasının önüne kurulan set ile suların yükselmeye başlamasıyla, su barajda biriktirilir. Set içerisine yerleştirilen jeneratör ile de su baraj içerisine giriş ve çıkışlarında elektrik üretir.
Gelgit Çitleri: Bu çitler dev turnikelerden oluşur. Bazı adaların arasına veya ana kara ile ada arasına yerleştirilen turnikeler, deniz alçalıp yükselirkenki harekete bağlı olarak elektrik üretirler. Bazı durumlarda deniz akıntı hızı 10-16 m/sn seviyesine ulaşır. Bu durumlarda su yoğunluğu hava yoğunluğundan fazla olduğu için gelgit çitleri rüzgar türbinlerinin ürettiğinden daha çok elektrik üretebilirler.
Gelgit Türbini: Bu sistemler rüzgar türbinlerine çok benzemektedir. Gelgit türbinleri denizin dibine bir düzen içerisinde yerleştirilir. Dalga hızı 7-10 m/sn olduğu durumlarda gelgit türbinleri elektrik üretimini en verimli şekilde gerçekleştirmektedirler. Gelgit türbinlerini deniz içerisine 20-30 m derinlikte yerleştirilmesi uygundur.Gelgit enerjisi ile elektrik üretiminin birtakım avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Üretilen enerji havaya veya toprağa hiçbir şekilde zararlı gaz veya atık bırakmadığından çevre sorunlarına yol açmaz. Bunun yanında baraj yapım giderleri, üretilen enerji maliyetini arttırmakta, yapılan harcamaların geri dönüş süresini de uzatmaktadır. Enerjinin kesintili olarak üretilmesi, kıyıdaki dalga düzeninin bozulması, bazı deniz canlılarının göç hareketlerini engellemesi ve gemicilik faaliyetlerini engellemesi gelgit enerjisi ile elektrik üretiminin dezavantajları arasında sıralanabilir.
Rance Nehri, gelgit barajı. Bu gelgit barajı, dünyanın en büyük gelgit barajıdır
DALGA ENERJİSİ:
Okyanus denizler gibi büyük su kütlelerinde meydana gelen dalgaların enerjisinden yararlanabilmektir. Yenilenebilir enerji formlarından bir tanesidir.
· Dalgaların yüksek gücüne karşın düşük hızlarda ve farklı yönlerde hareket etmesi
· En güçlü fırtınalara ve tuzlu suyun neden olacağı paslanmaya dayanabilecek yapıların yüksek maliyeti
· Kurulum ve bakım giderlerinin yüksekliğidir.
Dalga enerjisinin toplam enerji potansiyeli, toplam enerji büyüklüğü 2.5 terawat olarak hesaplanan gel-git enerjisinden çok daha fazladır. Sahilleri güçlü rüzgarlara maruz kalan ülkeler, enerji ihtiyaçlarının %5 veya daha fazlasını dalga enerjisinden karşılayabilirler.
HİDROJEN ENERJİSİ:Adından da anlaşılacağı gibi sıvılann hareketinden elde edilen enerjiye hidrolik enerji denir.Bu enerji kaynağından akarsuları bol olan ülkeler fazlasıyla yararlanmaktadır. Enerji kaynağı olan sıvı sudur.
Hidroelektrik enerji: Su gücüyle üretilen elektrik enerjisine hidroelektrik enerji denir. Hidroelektrik enerji santralları genellikle barajların yanında kurulur; böylece hızla akan bir akarsuyun ya da bir baraj gölünde birikerek yüksekten dökülen suyun enerjisi su türbinlerini, bu türbinler de elektrik üreteçlerini çalıştırır.Hidroelektrik Enerji Nedir?
Hidroelektrik santrallerinin su gücünü kullanarak ürettiği enerjidir. Dünyadaki elektrik enerjisinin yaklaşık 1/6'sı hidroelektrik santralleri tarafından üretilmektedir.
Sistemin Çalışma Prensibi:
Hidroelektrik santraller, suyun potansiyel enerjisinin kullanılarak elektrik üretilmesi esas alınarak çalışmaktadır.Barajlarda depolanan su, yüksekten akıtılarak türbine çarptırılır.Bununla birlikte türbin dönmeye başlar ve suyun potansiyel enerjisi bu türbinde mekanik enerjiye dönüşmüş olur. Bu mekanik enerji yardımıyla jeneratör mili döndürülerek jeneratörden gerilim üretilir.
Hidroelektrik santraller, su düşüşüne göre alçak basınçlı, orta basınçlı ve yüksek basınçlı santraller olmak üzere 3 sınıfa ayrılır. Hidroelektrik santrallerini sudan yararlanma şekillerine göre akarsu, barajlı, hazneli pompalı santraller olmak üzere guruplara ayırabiliriz.
Akarsu Santralleri: Alçak basınçlı santrallerdir. Akarsuyun yatağının değiştirilmesiyle daha fazla debi elde edilir ve türbin döner.
Barajlı Su Santralleri: Yüksek basınçlı santrallerdir.Baraj gölünde biriken su, kontrollü bir biçimde belli yükseklikten akıtılarak türbine çarptırılır ve türbin dönmeye başlar.
Hazneli Pompalı Su Santralleri: Üst haznede biriken su, aşağı düşürülerek türbin döndürülürken türbine çarpan su alt haznede biriktirilir.Biriken su pompayla tekrar üst hazneye pompalanır.
Kullanım Alanları:
Elektrik üretimi
Sulamada
Taşkınları önlemede
Ağaçlandırmayı sağlama
Ulaşımı kolaylaştırma
Avantajları:
Yenilenebilir enerji kaynağıdır.Acil durumlarda hızla devreden çıkartılabilir.
Doğal kaynaktır, dışa bağımlı değildir.
Yapılan yatırım sadece enerji için değildir. Sulama ve taşkınları önlemede kullanılır.
Dezavantajları:
Toplam inşaat süresi uzundur.
Yağışlardan olumsuz etkilenebilir.
Yatırım maliyeti yüksektir.
Türkiye ve Dünyada Hidroelektrik Enerji
Türkiye, Avrupa'da Norveç'ten sonra en fazla yıllık hidroelektrik enerji potansiyeline sahip 2. ülke konumundadır. Bu potansiyel, Avrupa ülkelerinin toplam enerji potansiyelinin %16,5'ini oluşturmaktadır.
Halen işletmede olan ve GAP kapsamındaki Atatürk ve Karakaya hidroelektrik santralleri dünyada sırasıyla 23 ve 28.sırada, Avrupa'da ise 8 ve 11.sıradadır.
Türkiye; 433 milyar kWh brüt teorik hidroelektrik potansiyeli ile dünyada %1'lik, 129,9 milyon kWh ekonomik olarak yapılabilir potansiyeli ile Avrupa'da %15'lik paya sahiptir.
Türkiye, elektrik enerjisinin yaklaşık %20-30'unu sudan üretmektedir.Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki akarsu yataklarının eğimi fazla olduğu için burası, hidroelektrik potansiyeli en yüksek bölgedir. Marmara Bölgesi ise bu potansiyele en az sahip olan bölgemizdir.
OKYANUS ENERJİSİ:
Okyanuslar iki çeşit enerji üretmek için kullanılablirler. Birincisi güneşin ısısından yararlanan termal enerji, ikincisi ise dalgalardan ve gelgitlerden yararlanan mekanik enerjidir.
Dünyanın %70'lik bölümünü kaplayan okyanuslar aynı zamanda dünyanın en büyük güneş toplayıcılarını da oluştururlar.

Bu enerjiyi dönüştüren 3 ana sistem vardır:
Kapalı devre sistemi,açık devre sistemi,hibrid devre sistemi
Kapalı Devre Sistemi:
Okyanus yüzeyinin ısısı kaynama noktası düşük olan bir sıvıyı buharlaştırmak için kullanılır. Oluşan buhar genleşir ve türbinleri çevirerek jeneratörleri aktif hale getirir. Böylece elektrik üretilmiş olur.
Açık Devre Sistemi:
Deniz suyunun kendisi düşük basınç altında buharlaştırılır. Elektrik üretimi için yine türbinler ve jeneratörler kullanılır.
Hibrid Sistem:
Her iki sistemin birlikte kullanılmasını sağlar.
Okyanusların Mekanik Enerjisi:
Okyanusların mekanik enerjisi ise termal enerjisinden çok daha farklıdır. Güneş her nekadar okyanusları büyük ölçüde etkilese de, gelgitler temel olarak ayın çekim kuvvetinden dolayı oluşur.
Dalgalar ise büyük oranda rüzgara bağlı olarak oluşurlar. Bir başka deyişle gelgitler ve dalgalar periodik enerji kaynakları olmakla birlikte, okyanusun termal enerjisi aşağı yukarı sabittir. Aynı zamanda termal enerjiden elektrik üretiminin aksine, rüzgar ve dalga enerjisi mekanik cihazlar kullanır.
BİYOKÜTLE ENERJİSİ:
Endüstriyel anlamdabiyokütle, yaşayan ya da yakın zamanda yaşamış biyolojik maddelerden yakıt elde edilmesi ya da diğer endüstriyel amaçlarla kullanılması ile ilgilidir. Yaygın olarak, biyoyakıt elde etmek amacı ile yetiştirilen bitkiler ile lif, ısı ve kimyasal elde etmek üzere kullanılan hayvansal ve bitkisel ürünleri ifade eder. Biyokütleler, bir yakıt olarak yakılabilenorganik atıkları da içerir. Buna karşın, coğrafi etkilerle değişikliğe uğramış, kömür,petrol gibi organik maddeleri içermez. Genellikle kuru ağırlıkları ile ölçülürler.
Biyoyakıtlar, biyoetanol,biyobütanol, biyodizel ve biyogazlarla ilgilidir.
Biyokütle elde etmek üzere, şeker kamışı, şeker pancarı, mısır, dallı darı, arpa, ketentohumu, ayçiçeği, kolza, soya fasulyesi gibi pek çok değişik bitki yetiştirilebilir. Petrol bağımlılığı azaltma ve küresel ısınma ile mücadelede yenilenebilir yakıtların artan önemi nedeniyle biyokütle üretimi büyüyen bir endüstri haline gelmiştir.
Biyokütleler de, petrol ve kömür gibi, güneş enerjisinin depolanmış halidirler. Bitkiler güneş enerjisini fotosentez aracılığıyla tutarlar.
Biyoyakıtların içerisindeki karbon, bitkilerin havadaki karbondioksiti parçalaması sonucu elde edildiği için, biyoyakıtların yakılması, dünya atmosferinde net karbondioksit artışına neden olmaz. Bu nedenle, pek çok insan, atmosferdeki karbondioksit miktarının artışına engel olabilmek için, fosil yakıtlar yerine biyoyakıtların kullanılması gerektiği görüşünü savunmaktadırlar.
Biyoyakıtlar, enerji dışında- yapı malzesi
- geri dönüşümlü kâğıt ve plastik.
NÜKLEER ENERJİ:
Nükleer enerji, atomun çekirdeğinden elde edilen bir enerji türüdür. Kütlenin enerjiye dönüşümünü ifade eden, Albert Einstein'a ait olan E=mc² formülü ile ilişkilidir.
Nükleer Enerjinin Eldesi :
YENİLENEMEYEN ENERJİ KAYNAKLARI:
Nükleer Enerjinin Eldesi :
Bir nükleer santral kurmak için zenginleştirilmiş Uranyuma ihtiyaç vardır. Uranyumun fisyon tepkimesine girerek bölünmesi sonucunda açığa çok yüksek miktarda enerji çıkar. Bu bölünme için, nötronlar yüksek bir hızla uranyum elementinin çekirdeğine çarpar. Bu çarpışma çekirdeğin kararsız hale geçmesine ve sonrasında büyük bir enerji açığa çıkartan fisyon tepkimesine neden olur. Gerçekleşen tetikleyici ilk fisyon tepkimesi sonucunda ortama nötronlar yayılır. Bu nötronlar diğer uranyum çekirdeklerine çarparak fisyonu elementin her atom çekirdeğinde gerçekleştirene kadar devam eder. Ortaya çıkan enerji kontrol edilmediği takdirde ölümcül boyutlardadır. Kontrol etmek için reaktörlerde fazla nötronları tutan ve tepkimeye girmesini engelleyen üniteler vardır. Bu sayede kontrollü bir fisyon tepkimesi zinciri sağlanır.
Nükleer Santrallerde Üretim :
Nükleer Santrallerde Üretim :
Nükleer santralin iç yapısına baktığımızda, uranyumun fisyon tepkimesine girmesiyle oluşan enerji su buharının çok yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılmasını sağlar. Yüksek sıcaklıktaki bu buhar, elektrik jeneratörüne bağlı olan türbinlere verilir. Türbin kanatçıklarına çarpan yüksek enerjili buhar, bilinen şekilde türbin şaftını çevirir ve jeneratörün elektrik enerjisi üretmesi sağlanır. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir. Türbinden çıkan basınç ve sıcaklığı düşmüş buhar, tekrar kullanılmak üzere yoğunlaştırıcıya gider ve su haline geldikten sonra tekrar bölünme ile açığa çıkan enerji ile ısıtılıp buhar haline getirilir ve döngü devam eder.
Bununla beraber, kütle-enerji denklemi, tepkimenin nasıl oluştuğunu açıklamaz, bunu daha doğru olarak nükleer kuvvetler yapar. Nükleer enerjiyi zorlanmış olarak ortaya çıkarmak ve diğer enerji tiplerine dönüştürmek için nükleer reaktörlerkullanılır.
Nükleer enerji, üç nükleer reaksiyondan biri ile oluşur:
Nükleer enerji, 1896 yılında Fransız fizikçi Henri Becquerel tarafından kazara,uranyum maddesinin fotoğraf plakaları ile yanyana durması ve karanlıkta yayılan X-Ray ışınlarının farkedilmesi ile keşfedilmiştir.
Bununla beraber, kütle-enerji denklemi, tepkimenin nasıl oluştuğunu açıklamaz, bunu daha doğru olarak nükleer kuvvetler yapar. Nükleer enerjiyi zorlanmış olarak ortaya çıkarmak ve diğer enerji tiplerine dönüştürmek için nükleer reaktörlerkullanılır.
Nükleer enerji, üç nükleer reaksiyondan biri ile oluşur:
- Füzyon: Atomik parçacıkların birleşme reaksiyonu.
- Fisyon: Atom çekirdeğinin zorlanmış olarak parçalanması.
- Yarılanma: Çekirdeğin parçalanarak daha kararlı hale geçmesi. Doğal (yavaş) fisyon (çekirdek parçalanması) olarak da tanımlanabilir.
Nükleer enerji, 1896 yılında Fransız fizikçi Henri Becquerel tarafından kazara,uranyum maddesinin fotoğraf plakaları ile yanyana durması ve karanlıkta yayılan X-Ray ışınlarının farkedilmesi ile keşfedilmiştir.
Karbon bazlı olarak adlandırabilecek kaynaklardır. Petrol, kömür vedoğalgaz en temelenerji kaynaklarıdır. Bunlar, meydana gelişleri itibarıyla yenilenmeleri çok uzun bir süre aldığından, yenilenmeyen enerji kaynakları olarak da adlandırılırlar.
KÖMÜR: Yeraltı madenciliği veya açık işletme metodları kullanılarak çıkarılan fosil kaynaklı yakıttır. Genellikle hayvan fosillerinden oluşur. Kolayca yanabilen siyah veya kahverengimsi redüksiyonunda çok büyük önemi vardır. Bir çok çeşidi vardır. Mesela taş kömürü, fabrikalarda kullanılır. Isı derecesi yüksektir. Antrasit, ısı değeri en yüksek olan kömürdür, ülkemizde az bulunur. Ayrıca ülkemizde en çok bulunan kömür linyittir.TAŞKÖMÜRÜ: Türkiye’de Zonguldak, Amasra, Ereğli arasındaki sahada çıkarılır.
Demir - çelik sanayiinde enerji kaynağı olarak tüketildiğinden, Karabük ve Ereğli demir - çelik fabrikaları buraya kurulmuştur.LİNYİT: Türkiye genelde üçüncü jeolojik devirde oluştuğundanlinyit en zengin enerji kaynaklarımızdan biridir. Bütün bölgelerde linyit rezervi bulunmaktadır.Taşkömürüne göre kalorisi daha azdır. Ancak yaygın olduğundan enerji ihtiyacımızın en önemli kısmını karşılamaktadır.
Linyit yatakları Afşin, Elbistan (K. Maraş), Tavşanlı, Seyitömer (Kütahya), Soma (Manisa), Yatağan (Muğla), Saray (Tekirdağ), Aşkale (Erzurum), Aydın, Amasya ve Yozgat çevresinde bulunmaktadır.
Linyitten elektrik enerjisi elde eden termik santrallerimiz, Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Afşin - Elbistan, Yatağan ve Orhaneli termik santralleridir.
Demir - çelik sanayiinde enerji kaynağı olarak tüketildiğinden, Karabük ve Ereğli demir - çelik fabrikaları buraya kurulmuştur.LİNYİT: Türkiye genelde üçüncü jeolojik devirde oluştuğundanlinyit en zengin enerji kaynaklarımızdan biridir. Bütün bölgelerde linyit rezervi bulunmaktadır.Taşkömürüne göre kalorisi daha azdır. Ancak yaygın olduğundan enerji ihtiyacımızın en önemli kısmını karşılamaktadır.
Linyit yatakları Afşin, Elbistan (K. Maraş), Tavşanlı, Seyitömer (Kütahya), Soma (Manisa), Yatağan (Muğla), Saray (Tekirdağ), Aşkale (Erzurum), Aydın, Amasya ve Yozgat çevresinde bulunmaktadır.
Linyitten elektrik enerjisi elde eden termik santrallerimiz, Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Afşin - Elbistan, Yatağan ve Orhaneli termik santralleridir.
PETROL:Yüzmilyonlarca yıldan bu yana denizlerde yaşayan ya da suların denizlere sürüklediği bitki kalıntılarının anaeorabik bir ortamda, uygun şartlar altında (sıcaklık, basınç ve mikroorganizmaların etkisiyle), toprağın üstünde başkalaşmasıyla oluşur. Değeri çok yüksektir, çünkü oldukça az bulunan bir yakıttır.
DOĞALGAZ: Petrol gibi doğalgaz da çok eski tarihlerden beri bilinmekle ve kullanılmakla beraber; bugünkü konumuna gelişi, 1816 yılında ABD’nin Baltimore kentinin sokak lambalarınındoğalgaz aracılığıyla aydınlatılmasıyla başlar.
Dünya enerji tüketiminin %22’ si doğalgaza dayanmaktadır. İşyerleri ve evler ısınma amacıyla çok yoğun miktarda doğalgaz kullanırlar. Isınma, toplam doğalgaz kullanımında %75 gibi bir orana sahiptir. Bunun yanı sıra elektrik üretiminde de doğalgaz kullanılmaktadır. Fakat %10–15 gibi düşük oranlarda kalmaktadır.
Dünyada büyük ölçüde yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanılıyor olması, çevre sorunlarını önemli ölçüde artırmıştır. Bu nedenle çevresel etkileri az olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliş her bakımdan avantajlı olmaktadır. Ancak bazı teknik sorunların çözümlenebilmesi için zamana ihtiyaç vardır ve bu da söz konusu geçişin oldukça uzun bir süre alacağını göstermektedir.
Gelecek 100 yıl içinde yenilenemez enerji kaynakları olan kömür, petrol ve doğalgazın tükeneceği öngörülmektedir.